Kur’an der ki: “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ’Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevâzu kanadını ger ve de ki: ’Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabb’iniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.”
Ey yaşadığı evde, ihtiyar bir anne veya baba veya akrabasından veya iman kardeşlerinden, bir iş yapamaz durumda olan veya âciz, hasta bir kişi bulunan insan! Şu Kur’an ihtiyar anne babaya şefkatli ve itaatli olmayı emrediyor!
Evet, dünyada en yüce gerçek, baba ve annelerin evlatlarına karşı şefkatleridir, yani karşılıksız sevgi, fedakârlık ve merhametleridir. Ve en yüksek hukuk dahi, onların o şefkatlerine karşılık hürmet ve saygı görme haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını, gönül rızasıyla, seve seve çocuklarının hayatı için feda edip harcıyorlar. Öyle ise, insaniyetini kaybetmemiş ve canavara dönüşmemiş herbir evlat, o muhterem, sadık, fedakâr dostlara, karşılık beklemeksizin hürmet ve samimâne hizmet göstermeli ve rızalarını kazanmak ve kalblerini hoşnut etmek için çalışmalıdır. Amca ve hala, peder hükmündedir; teyze ve dayı, ana hükmündedir. Onlar da aynı hürmete ve muameleye lâyıktırlar.
Hayatını evlatlarının hayatına feda edenin hayatının son bulmasını arzu etmek ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık ve alçaklık olduğu açıktır.
Ey geçim derdiyle müptelâ olan insan! Bil ki, senin evinin bereket direği ve rahmetin sebebi ve belaları def’eden, hanendeki o istemediğin ihtiyar anne, baba veya akrabandır. Sakın deme: “Gelirim azdır, idare edemiyorum.” Çünkü, onların hürmetine gelen bereket olmasaydı, elbette senin geçimin daha zor olacaktı. Sınırsız derecede Rahmân ve Kerîm olan, ikramı ve lütfu bol olan Allah, çocukları dünyaya gönderdiği vakit, arkalarından rızıklarını gayet güzel bir surette gönderip, memeler musluğundan ağızlarına akıttığı gibi, çocuklaşan ve çocuklardan daha fazla merhamete lâyık ve şefkate muhtaç olan ihtiyarların rızıklarını dahi, bereket şeklinde gönderir. Onların beslenmelerini, açgözlü ve cimri insanlara yükletmez. Hattâ değil yalnız ihtiyar akraba, belki insanlara arkadaş olarak verilen ve rızıkları insanların rızıkları içinde gönderilen kedi gibi bazı canlıların rızıkları dahi bereket şeklinde o insana gönderilir.
Bediüzzaman bir hatırasında der ki: “Benim yakın dostlarım bilirler ki, iki üç sene evvel hergün yarım ekmek-o köyün ekmeği küçüktü-muayyen bir tayınım vardı ki, çok defa bana kâfi gelmiyordu. Sonra dört kedi bana misafir geldiler. O aynı tayınım hem bana, hem onlara kâfi geldi. Çok kere de fazla kalırdı. İşte şu hâl o derece tekerrür edip bana kanaat verdi ki, ben kedilerin bereketinden istifade ediyordum. Kat’i bir surette ilân ediyorum, onlar bana bâr değil. Hem onlar benden değil, ben onlardan minnet alırdım.”
Ey insan! Madem çoğu zamanlarda canavar görülen bir hayvan, insanların evlerine misafir geldiği zaman, berekete sebep oluyor. Öyleyse, canlılar içinde şerefli olan insana; insanların en mükemmeli olan iman edenler; bunlar içinde hürmet ve merhamete en fazla lâyık güçsüz, muhtaç ve hasta ihtiyarlar; hasta ihtiyarların içinde şefkat ve hizmet ve muhabbete en fazla lâyık ve hakkı bulunan akrabalar; akrabaların içinde ise en gerçek dost ve en sadık sevgili olan anne ve baba, ihtiyarlık hâlinde bir evde bulunsa, ne kadar büyük bir bereket ve rahmet sebebi ve “Beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar sel gibi üstünüze dökülecekti.” sırrıyla, ne derece belaların gelmesine engel olduklarını kıyas et.
İşte, ey insan, aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın. Her amel kendi cinsinden bir amel ile karşılık görür. Sen anne babana hürmet etmezsen, senin çocuğun da sana hizmet etmeyecektir.
“Cennet annelerin ayakları altındadır.” buyuran Zât’a (asm) ve bütün âl ve ashabına salât ve selâm olsun. Eğer âhiretini seversen, işte sana önemli bir hazine: Onlara hizmet et, rızalarını kazan. Eğer dünyayı seversen, yine onları memnun et ki, onların yüzünden hayatın rahat ve rızkın bereketli geçsin. Yoksa onları fazla ve ağır bir yük görmek, ölümlerini temenni etmek ve onların nazik ve çabuk üzülen kalblerini incitmekle, ayette geçen “Dünyada da, âhirette de ziyana uğradı.“sırrına hedef olursun. Eğer Allah’ın rahmetini ve yardımını istersen, o Rahmân’ın senin evindeki emanetlerine rahmet et.